Yıllardır yaptığım simya çalışmaları sonunda sonuç verdi. Altını fransiyuma çevirebilmek için sayısız kitap okudum. Sayısız tapınak ve üniversite gezdim, ama sonunda başardım, altını fransiyuma çevirdi-- NE?! Ne oluyor? Hoop, hoop! Tamam, tamam! HOOOP! Sakin ol oğlum. Oyun oynamak mı istiyorsun *parazit* Arkası aynı tavşan gibi fakat ön kısmı at ve kedi karışımına benziyor. Yaklaşık üç metre uzunluğunda ve 1.5 metre yüksekliğinde AAAAAAA *parazit* Beni üstüne bindirdi. Yavru olduğunu düşünüyorum nedense. Deneyi yaptığım yerdeki o parlaklık da ne? Yeşil bir ışık süzülüyor gibi ama ışık sıvı ve katı benzeri bir hal alıp tavana doğru, oğlum yavaş!.. akıyor. Bir dakika, oradan yükselen şey de ne?! Mor bir şapka mı o? Mor bir fedora, gerçekten küçük bir fedora, ve altında bir mavi balina, o da gerçekten küçük, 25 METRE FALAN. 30 cm'lik geçitten, ya da her ne ise, bunlar nasıl geçiyor lan? Anlamıyorum, tek yapmak istediğim simyaydı. Neden?.. O balina kuyruğu üzerinde mi yürüyor? Laboratuvarın köşesinde duran şemsiyeyi alıp dans etmeye başladı, ne yapıyor bu? Anlamamış gibi göründüğümü fark etti galiba, yine dans ediyor.
Belki de iletişim biçmi budur. Ketavat'ın - kedi, tavşan, at- büyülenmiş halinden faydalanarak üzerinden inip kolbastı yapıyorum. Balina neyi anlamadı acaba? Şapkası da hoşmuş. Bağırıyorum:
- ÜÇTÜR BEŞTİR
Cevap veriyor:
-UAAA
Tekrar bağırıyorum:
- Dünya boştuur!
Balina şemsiyeye dayanıp:
- AAA?
Ben:
- Kızlar hoştur! COŞTUR! COŞTUR!
Balina gülümser gibi bir şeyler yaptı ve balinalara özgü çığlıkla:
- TRABİZOOON
diye başladı ve aynı anda devam ettik:
"KOLBASİTİSİİİ"
Tam, kolbastıyla coşarken Ketavat, geçitten geri dönmeyi denedi ya da eriyen ışığı yalamak istedi, bilemiyorum , o sırada bir ışık her yanı sardı; son gördüğüm balinanın yüzündeki çaresiz ifade ve Ketavat'ın pofuduk kuyruğuydu ve aklımda sadece kolbastı vardı.
Gözlerimi açtım, kulaklarımda nedensiz bir "hop tek hop tek oynayalum, bir o yana bir bu yana zıplayalum" ve her yanımda bir ağırlık, karşımda manşetler, sürmanşetler köşe yazıları; 3.sayfa, ekonomi ve spor haberleri ve yer yer arka sayfa güzelleriyle bezenmiş bir yer vardı. Balina yanda hareketsiz yatı- Oh. Balina devasa bir muzsal varlığa dönüşmüştü, tamamen muzlardan oluşuyordu. Geçit biraz ilerimde yavaşça göğe doğru eriyordu. Ketavat ise etrafta saf saf koşturup gazeteler üzerinde saçmalıyordu. O sırada arka taraftan gelen sesler duydum; döndüğümde ince siyah kolları ve bacakları olan yarım ekmek dönerler - ve atomlarla lahmacunlar- balinaya doğru yaklaşıyordu. Muzlar lahmacunları fark edince hemen koşuşturup dağıldılar, minik, sarı, ince uzun fare salkımları gibiydiler. Muzlar gidince muzların (ve balinanın) olduğu yerde beyaz, üzerinde iki sarı şerit olan bir kapağı olan bir kitap kaldı. Lahmacunlar ve yarım ekmek dönerler kitabı gördükleri anda dehşete düşmüşlerdi. Biri -nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde- konuştu:
- Karatay Diyeti. Yakın. Sarıları da bulup ezin. Şu geçitler açıldığından beri bu saçmalıklarla uğraşıyoruz.
Lahmacunların bir tanesi cevap verdi:
- Sarıların kabuklarını ne yapalım efendim?
Döner ekmek, "Marullara verin, onlar işlerini halleder" diye cevap verdi. Ve ben o sırada ilk olup olmadığımı merak ediyordum, Yarım ekmek döner "geçitler açıldığından beri" demişti, belki de başkaları da altını fransiyuma- KETAVAT ! YALAMA ŞU IŞIĞI!..
Burası neresi? Beyaz... Her şey beyaz gibi. Bir dakika siyah sütunlar ve başka çizgiler... Of, anladım.
Ketavat.
Aferin oğlum ya da kızım, her ne isen.
Cidden sağ ol.
2013-4, I would like it to be 2013.
Comments